Kategori: Gündem
Sanat: İnsanlık Tarihinin Evrensel Dili
Sanat, insanoğlunun duygularını, düşüncelerini ve hayallerini ifade etme biçimi olarak, tarih boyunca çeşitli medyumlar aracılığıyla hayatımızda yer almıştır. Rönesans’tan modern çağa, sokak sanatından dijital sanata kadar uzanan geniş bir yelpazede, sanat eserleri hem estetik zevkleri tatmin etmek hem de toplumsal mesajlar vermek amacıyla üretilmiştir. Sanatın İşlevleri ve Etkileri Sanatın toplum üzerindeki etkileri çok yönlüdür. Sanat…
Kendi içimdeki limanı arayıp durdum!
Muhtemelen sizde de ara sıra olmuştur. Hani bazen soğursunuz herkesten ve her şeyden ya. Yalnız kalmak isterseniz. İşte bu aralar bendeki durumda tam olarak bu. Şüphesiz yalnız kalmak isteği, her bireyin yaşadıklarına, duygusal yoğunluğuna ya da kişisel tercihlerine göre değişebilmekte. Öncelikle şunu belirteyim, tabi ki derdini anlatacak, içini boşaltacağın birilerinin olması şart. Zira uzun süreli…
Gülümseme evrensel bir ifadedir
Bir bana mı öyle geliyor bilmiyorum, ama sanki eskiye nazaran daha az gülümseyen bir toplum olduk. Kafamı nereye çevirsem somurtan, asık surat görüyorum. Şüphesiz her insanın kendine göre derdi vardır. Kimsenin içini bilemeyiz tamam buna bir sözün yok. Benim sözüm, sosyal bir ortamda arkadaşlar arasında da olsa somurtan tipler. Oysa gülümseme insanlar arasında olumlu bir sosyal…
Aşk ve umut
Aşk, insanların yüzyıllardır üzerinde düşündüğü, yazdığı, şarkılar söylediği ve sanatla ifade ettiği karmaşık bir duygudur. Kısa bir tanım yapacak olursak; aşk, bir kişiye, nesneye veya fikre karşı derin bir sevgi, ilgi ve bağlılık duygusudur. Genellikle romantik, arkadaşça veya ailevi olabilir. Konumuzu karşı cinse indirecek olursak, kimi damdan düşer gibi, kimi platonik, kimi karşılıksız, kimi romantik…
Minik Kelebek ve Atatürk Çiçeği
Bir zamanlar büyük bir ormanda, sevimli bir minik kelebek yaşarmış. Hemen her gün ormanda gezmeyi ve yeni yerleri keşfetmeyi çok severmiş. Bir gün, aklına acaba en parlak çiçek hangisi sorusu düşmüş. Günler geçtikçe bu merakını bastırmakta zorlanıyormuş. Nihayet günün birinde ormanın en parlak çiçeğini bulmak için daha önce hiç gitmediği en derin yerlere doğru uçmaya…
Ben yerine biz olmalıyız!
Türk milleti tarihi boyunca iç ve dış tehditlerin odağı olmuştur. Öyle ki bu tehditler siyasal, sosyal, ekonomik, kültürel ve psikolojik olarak süregelmiştir. Milliyetçiliğimiz hemen her dönem unutturulmak, yozlaştırılmak istenilmektedir. Oysa düşünün lütfen, milli kimliğini ve benliğini unutmuş toplumlar yok olmaya mahkum değil midir? Şanlı tarihimize bir bakın; Türkler dillerine, kültürlerine ve maneviyatlarına sahip çıktığı zaman…
Mekânı kendiniz seçin
Eğer arkadaşlarınızla buluşacak ve gideceğiniz mekânı bilmiyorsanız önceden bir araştırın. Zira hoş olmayan durumlarla karşılaşabilirsiniz… Nasıl mı? Anlatayım… Yoğun iş temposundan vakit kaldıkça ara sıra arkadaşlarla buluşuyoruz. Yine böyle bir gün buluşma kararında mekân seçimini Caner yaptı. O da Zincirlikuyu’daki AVM’de bir mekân seçti. * Buluşma saatinden çok önce gidince, aylak aylak dolaşmayayım mekâna geçip…
Esaret altında hiçbir şey senin değildir…
Eşim Ülkü ile fırsat buldukça sinemaya gideriz. Gidemediğimiz zamanlarda ise haftada en az bir kere evde izleriz. Bu genelde klasikleşmiş filmler olur. Örneğin geçen akşam Cesur Yürek filmini izledik. Filmde özgürlüğün olmadığı ve sömürülen bir ülkede hiçbir şeyin, hatta eşinizin bile size ait olmadığı anlatılıyor.. Film bu durumdan rahatsız olan ve sevdiği kadını bir soylu…
Efektler kadar hikaye de şart
Haftada en az bir kere, izlediğimiz bir filmi incelemeye devam ediyoruz. Bu pazar yazımıza konu olacak film ise Thor: Ragnarok. Craig Kyle ve Christopher Yost ikilisinin senaryosunu kaleme aldığı filmin başrollerinde Chris Hemsworth ve Tom Hiddleston bulunuyor. Thor serisinin 2017 yılında izleyiciyle buluşan bu üçüncü filminde, yaklaşmakta olan Norse kıyametine tanık oluyoruz. Filmde evrenin öbür…
Aşk gemi batırır mı?
Bu köşenin takipçileri hatırlayacaktır. Haftada bir gün eşimle evde klasik film izliyoruz. Gündemin sürekli değiştiği ülkemizde bu pazar da siyasetten ve gündemden uzak durmak istiyorum. Geçen hafta Cesur Yürek’i izlemiş ve filmle ilgili düşüncelerimi yazmıştım. Bu haftaki köşemize konu olacak film ise: Titanik. *** Filmde Brock Lovett ve grubu, batmaz denilen fakat yolculuğu 4,5 gün…
Hayat ve mutluluk
Hayatı boyunca mutsuz olan bir adam mutluluğu aramaya koyulmuş. Fakat ne yaptıysa mutluluğu bir türlü yakalayamamış. Kimden yardım istesem diye düşünürken, uzak bir diyarda, zengin bir bilgeyi tavsiye etmişler. Bu bilge kendisine kim gelirse gelsin sorularına cevap verip derdine derman bulmadan geri göndermezmiş. *** Bu bilgeden yardım istemeye karar vermiş. Uzun bir yolculuktan sonra bilgeyi…
Bebekler nasıl uyur?
Doğumhanenin kapısı açıldığında Hemşire: “Anne ve bebeğin sağlığı iyi. Bebeği şimdi vereceğiz, anne ise birazdan” dedi ve o an geldi. Bebeği kuvözden çıkardılar. Duygularını çok belli eden bir adam değilimdir, ama bu bambaşka bir şeydi. Zaten o esnada duygularınızı, mimiklerinizi kontrol edemiyorsunuz. O an, siz kendi elinizde değilsiniz artık. Zira beyin hükmedemiyor duygulara. Aynı aşk…
Hayatın mutluluğu dengedir
Hayatı boyunca mutsuz olan bir adam mutluluğu aramaya karar vermiş. Fakat ne yaptıysa mutluluğu bir türlü bulamamış. Kimden yardım istesem diye düşünürken, uzak bir diyarda, zengin bir bilgeyi tavsiye etmişler. Bu bilge kendisine kim gelirse gelsin, sorularına cevap vermeden, derdine derman bulmadan geri göndermezmiş. *** Son çare işte bu bilgeden yardım istemeye karar vermiş. Uzun…
Büyük ustalar unutulmuyor
“Bak beyim, sana iki çift lafım var. Koskoca adamsın. Paran var, pulun var, Her şeyin var. Binlerce kişi çalışıyor emrinde. Yakışır mı sana ekmekle oynamak? Yakışır mı bunca günahsızı, çoluğu çocuğu, karda kışta sokağa atmak, aç bırakmak? Ama nasıl yakışmasın! Sen değil misin öz kızına bile acımayan, bir damlacık saadeti çok gören. Anlamıyor musun beyim,…
Umudunu yitiren hayatını yitirmiş gibidir
Ülkenin birinde; soğuk bir kış günü, sıkı sıkıya kürküne gömülmüş Kral, tahtında oturuyordu. Büyük şöminedeki odunlar çıtır çıtır yanıyor, taht odasını sıcacık yapıyordu. Kral’ın hizmetçileri, çıtır çıtır yanan odunların ateşinde; kâh kestane pişiriyor, kâh mısır patlatıyorlardı. Palyaçolar da; mısır ve kestaneleri iştahla mideye indiren Kral’a türlü oyunları kahkahalar arasında sergiliyorlardı. Bir süre sonra Kral, kışın…
Önce ebeveynler bilinçlenmeli
Gelişen teknolojiyle birlikte günlük hayatımızda telefon, tablet, bilgisayar, televizyon vb. gibi aletleri sıklıkla kullanıyoruz. Bu sebeple günümüz çocukları teknolojinin içine doğduklarından birçok aleti kullanır hale geldiler. Kızım Ayça’dan örnek vereyim, henüz 2 yaşında ama benim ya da Ülkü’nün telefonunu kaptığında, o kadar uygulama arasında Youtube’i bulup açıyor, daha önce izlediği videoları izleyebiliyor. İzlerken reklam çıktığında…
Erkekler de Ağlar
O gün sabah işe gitmek için hazırlanıyordum. Ülkü çayını yudumluyordu. Fakat bir şey dikkatimi çekti. Birkaç gündür hâlsiz olduğunu söylüyordu ama o sabah çok yorgun görünüyordu. Endişeyle: – Nasılsın? dedim. – Çok halsizim diye cevap verdi. Bunu derken sesi bile yorgundu. İnsan gönül verdiği kadının fizikî ve ruhî yorgunluğunu görünce, ister istemez korkuyor. Belli etmemeye…
Sevdiklerinizi üzmemek için sigarasız hayatı seçin
İlkokul 4 bitmiş 5’inci sınıfa geçmiştim. Tatil başlamış; kimi arkadaşım memleketine köyüne giderken, kimi ailece yaylaya gitmişti. Kalan arkadaşlarımın ise çoğu çalışıyordu. Akşamı iple çekiyordum. Çünkü arkadaşlar işten gelince ancak toplanıyor, sokak lambalarının altında top oynuyorduk. Bu yüzden gündüzlerim sıkıcı geçiyordu. İnşaat, oto tamircisi, berber ya da esnaf gibi babası meslek sahibi olanlar babalarının yanında…
Türkiye’de misafirperverliğin bitmesi
O gün her zamanki gibi gazeteden çıktım, durağa gidiyorum. Bir müddet yürüdükten sonra arkamdan tanıdık bir ses yankılandı. Dönüp baktığımda uzun zamandır görmediğim bir dostumu karşımda gördüm. * Ne zaman telefonda konuşup bir gün buluşalım desek araya hep iş güç giriyor ve öyle kalıyordu. Bayağı bir zamandır da artık buluşalım demeyi kesmiştik. O an küçük…
Unutamadığım bir metro anısı
Metro her zamanki gibi yine kalabalıktı. Günün yorgunluğundan bunalan insanlar bir an önce kendilerini eve atma telaşı içinde koşuşturuyorlardı. Ülkü’ye: “Bir sonrakini bekleyelim. Üç dakikası var.” dedim. “Olur.” dedi isteksizce. Yedi yıl olmuştu birbirimize gönül vereli… Birbirimizi çok iyi tanıyor, birbirimizin huyunu suyunu çok iyi biliyorduk. Al işte! Yine sinir etmeyi başarmıştım. Hoş, nasıl kızdırdığımı…