Esaret altında hiçbir şey senin değildir…

yazar:

kategori:

Eşim Ülkü ile fırsat buldukça sinemaya gideriz. Gidemediğimiz zamanlarda ise haftada en az bir kere evde izleriz. Bu genelde klasikleşmiş filmler olur. Örneğin geçen akşam Cesur Yürek filmini izledik. Filmde özgürlüğün olmadığı ve sömürülen bir ülkede hiçbir şeyin, hatta eşinizin bile size ait olmadığı anlatılıyor.. Film bu durumdan rahatsız olan ve sevdiği kadını bir soylu ile paylaşmak istemeyen Wallecen’in hikayesine odaklanırken, intikamla başlayan isyanın, özgürlük savaşına dönüşünü başarılı bir şekilde işliyor.
***
Şöyle bir şey var. 10 sene hatta 20 sene önce izlediğiniz filmleri, tekrar izlediğiniz de farklı bir gözle izliyorsunuz. Bu filmi Adana’da lise yıllarımda izlemiştim. O zaman her şeyiyle kusursuzdu. Ama şimdi izlediğimde film, yine çok iyi ama gözüme batan bir sahne oldu. Stirling savaşının sonunda bir soylu, atıyla Wallece’in yanına geliyor. Wallece kılıcını toprağa saplıyor. Bulundukları yerden bir tepeye çıkıyor.
Savaş meydanına dönerek kendisini izleyen arkadaşlarına bakıp, kılıcını havaya kaldırıp bağırıyor. Oysa kılıcını bir önceki sahnede toprağa saplamıştı.
Burunda çıkan sivilce gibi gözüme battı bu sahne.
***
Neyse genel olarak filmi yine beğendimi belirteyim. Soylu-köylü ve asker sınıflarını yansıtması, dönemin tekniklerine göre görsel sahneleri çok iyi. Bana göre filmin en can alıcı noktası; Wallece’in elleri zincirliyken, Prensese, “herkes bir gün ölür, ama çok az insan gerçek anlamda yaşar” repliği oldu.
Yaşamanın sadece nefes alıp vermek olmadığını, işgal altında değerlerini yitirdiklerini, ahlaksız ve edepsiz uygulamalara maruz kalındığını, özgürlük fikrinden vazgeçilirse, aslında hiç yaşamış olmayacağını o ana kadar ki tüm sahneleri özetleyerek tek başına bu replikle anlattı. İdamında da özgürlük diye bağırarak izleyen arkadaşlarına bu mesajı vermiş oldu.
***
Filmle ilgili diğer bir kaç görüşüm şöyle:
Mel Gibson’un vileda püskülü gibi saçlarını hiç beğenmedim.
Filmi zaten beğendiğimi yukarıda ifade ettim ama bir parentez açmak istiyorum.
Hatunlar ayrı bir güzeldi.
Oyunculukları, sahnelerindeki mimikleri falan çok iyiydi.
Uzun bacaklı denen, palyaço kılıklı kralı hiç sevmedim.
En çok sevdiğim karakter ise Wallece’in çocukluk arkadaşı olan karakter oldu.
İlk izlediğimde de sevmiştim..Ne yalan söyleyeyim, insan yanında öyle bir arkadaşı olsun istiyor.
28 Ocak 2018


Yorumlar

“Esaret altında hiçbir şey senin değildir…” için bir yanıt

  1. Levent Bulut diye yazılır, ADAM diye okunur.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir