Unutamadığım bir metro anısı

yazar:

kategori:

Metro her zamanki gibi yine kalabalıktı. Günün yorgunluğundan bunalan insanlar bir an önce kendilerini eve atma telaşı içinde koşuşturuyorlardı. Ülkü’ye: “Bir sonrakini bekleyelim. Üç dakikası var.” dedim.

“Olur.” dedi isteksizce.

Yedi yıl olmuştu birbirimize gönül vereli…

Birbirimizi çok iyi tanıyor, birbirimizin huyunu suyunu çok iyi biliyorduk.

Al işte! Yine sinir etmeyi başarmıştım.

Hoş, nasıl kızdırdığımı da hatırlamıyordum.

Çok kızdığı zaman tek kaşı kalkar, gözlerinden şimşekler çakardı.

Böyle durumda yapılacak en iyi şey ya susmak, ya kaçmaktı!

***

Neyse… En azından kaşı şimdi sabitti. Üstelemez, siniri geçene kadar konuşmazsam kızgınlığı birazdan geçerdi.

Bindiğimiz metroda boş olan üçlü koltuklardaki yerlerimize otururken, ikimiz de sessizdik.

Metronun hareketinden sonra toplasan 10 dakika etmez ama bana bir saat gibi geçen zaman sonunda dayanamayıp: “İndikten sonra minibüse mi bineceksin, yoksa yürüyecek misin?” diye sordum.

Cevabı keskindi:

– Git istemiyorum gelme benimle!

– Neden?

– Nedeni var mı ya… Git işte!

Tek kaşı kalkmıştı. Anlaşıldı; durum ciddiydi. Sustum yine.

Metroda bulunduğumuz bölümde tek tük ayakta yolcu vardı. Birkaç durak sonra onlar da yer bulup oturmuşlardı. Biz ise halen susuyorduk. Bir müddet böyle gittikten sonra metro yeni bir durağa yanaşmak için yavaşlamıştı.

– Geçmedi mi kızgınlığın, dedim.

– Geçmedi!!

Bu sefer ben efelendim:

– İyi o zaman! İneyim ben bu durakta!

Hafif bir şaşkınlıkla:

– Eee in!

– Bak inerim!!

Daha sert ve kızgın bir tonla:

– İnn!..

***

Oturduğum yerden kalkıp kapıya doğru yürürken, metro da durağa girmişti. Hiç yapmadığım ve yapmayacağım bir işi yapıyor, arkama bakmadan çekip gidiyordum. Helal olsundu bana! O arkamdan şaşkınlıkla bakarken, ben kafamda planımı yapmıştım. Oturduğumuz yerden sola doğru gidince metro camı bitiyor, metronun körüklü ara boşluğu geldiğinden inenin nereye gittiği görülmüyordu. İner inmez diğer kapıdan tekrar binecek, o şaşkın şaşkın indiğim kapıdan dışarı bakarken gelip tekrar yanına oturacaktım. Ayakta yolcu olmadığı ve karşı koltukta da boş yer olduğu için bir başkasının yanına oturma ihtimali yok denecek kadar azdı. Ama ola ki biri oturursa rica eder kaldırırdım. Beni tekrar görünce mutlaka tebessüm eder siniri geçer diye düşündüm. Kapı açılır açılmaz planımı uygulamaya koydum. Hışımla inip sol tarafa doğru hızlıca yürümeye başladım. Diğer kapıdan tekrar bindim. Şimdi beni görünce mutlaka gülecek diye düşünürken, beynimden vurulmuşa döndüm. Oturduğu koltuk boştu. Peşimden ineceğini hesaba katmamıştım. Öyle bir an oldu ki iki kapının da tam ortasındaydım. Ama az önce bindiğim yer bana daha yakın geldi. Yıldırım hızıyla dönüp kapıya koşmam bir şeyi değiştirmedi. Kapı kapanmış ben kapıya “Aşkım!” diyerek yapışmıştım.

***

Ellerim kapının penceresine dayalı bir şekilde metro hareket ederken, sevdiğimin gözleri gülmekten kaybolmuştu.

Planım istediğim gibi olmasa da siniri geçmiş, tebessüm etmesini beklerken, o katıla katıla gülmüştü.

Ve o gün bugündür metroda bana çok kızgın olduğu zaman “Bak inerim!” demem yetiyor.

11 Aralık 2019


Yorumlar

“Unutamadığım bir metro anısı” için 2 yanıt

  1. Gülümseten bir yazı olmuş. Eline sağlık.

  2. Ellerinize sağlık okurken çok tebessüm ettim nasıl güzel bir sevgi☺️

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir