Sosyal devletin en temel unsurlarından biri olan sağlıkta, eczacılar da önemli bir yere sahiptir. Doktorun verdiği reçeteyi eczacıya götürerek ilaçları alır; nasıl kullanacağımızı, günde kaç defa kullanmamız gerektiğini öğreniriz.
***
Önce şunu söyleyeyim eczaneler de eczacısına göre değişiyor. Mahallemdeki eczanelerin hepsinden alışveriş yaptım. Kimi ilgisiz davrandı, kimi bana sormadan ilacın muadilini vermeye kalktı. Kimisi de ısrarla: “O ürün yok ama yerine başka bir ürün vereyim.” dedi.
Biz geri zekâlıyız ya düşünemiyoruz onun emsali başka bir ilaç var mı demeyi!
Neyse sonuç itibariyle, diğerlerine göre biraz uzak kalsa da, kafama göre bulduğum bir eczaneden alışverişimi sürdürüyorum.
***
Gördüğüm kadarıyla eczacıların iyi olanı da, esnaf gibi davrananı da bulunuyor. Fakat hepsinin ortak bir derdi var.
Tahsildarlık.
Evet, hepsinin dert yandığı konu, vatandaşın hastane muayenelerinde ödedikleri katkı payını alıyor olmaları.
Sistem şöyle işliyor:
Hastaneye gidiyorsun ora da bir ücret ödüyorsun.
Reçeteni alıp eczaneye geliyorsun. İlaçları alırken ödediğin miktara katkı payı da ekleniyor.
Devlet eczacıya diyor ki: “Bu parayı sen toplayacaksın!”
Hasta diyor ki: “Ben zaten hastanede ödedim. Sana mı muayene oldum ki sana ödeyeyim!”
Eczacı ise: “O senin hastanede ödediğin. Bir de devlete ödemek için katkı payı var onu ödeyeceksin. Bizim cebimize giren yok…”
***
Eczacı ve vatandaş papaz olurken, ülkeyi yönetenler: “Sağlıkta reform yaptık. Hizmetler ücretsiz.” diye nutuk atmayı sürdürüyorlar.
Oysa devleti yönetenlerin görevi vatandaşın rahatı ve huzurunu sağlamak değil midir? Sonuç itibariyle devlet huzurlu bir şekilde eczacılara toplattığı parayı alırken, eczacı ile vatandaş arasında problem yaşanmaya devam ediyor.
İşte sağlıkta reform dedikleri bu olsa gerek. Ne diyelim tebrik eder başarılarını dilerim.
Bir yanıt yazın