Bir zamanlar büyük bir ormanda, sevimli bir minik kelebek yaşarmış. Hemen her gün ormanda gezmeyi ve yeni yerleri keşfetmeyi çok severmiş.
Bir gün, aklına acaba en parlak çiçek hangisi sorusu düşmüş. Günler geçtikçe bu merakını bastırmakta zorlanıyormuş.
Nihayet günün birinde ormanın en parlak çiçeğini bulmak için daha önce hiç gitmediği en derin yerlere doğru uçmaya karar vermiş. Uçtukça, ağaçlar daha yüksek, çiçekler daha renkli oluyormuş.
Ama her yeni keşfettiği çiçekten sonra acaba bundan daha parlağı da var mı diye düşünmeden edemiyormuş.
Derken, karşısına daha hiç görmediği bir çiçek çıkmış.
Minik Kelebek, heyecanla çiçeğin yanına konmuş ve “Merhaba! Seni daha önce hiç görmemiştim, sen ne çiçeğisin?” demiş.
Çiçek gülümsemiş ve “Merhaba Minik Kelebek, benim adıma Atatürk Çiçeği derler” demiş.
Minik Kelebek çok şaşırmış;
-İlk kez duydum. Peki neden sana bu adı vermişler?
– Benim adım, dünyaya tanıtımımda ve yetiştirilmemde büyük payı olan, Mustafa Kemal Atatürk‘ten geliyor. O yüzden bana Atatürk Çiçeği deniyor.
Minik Kelebek Atatürk Çiçeğine hayran kalmıştı.
– Peki, seni ziyarete gelebilir miyim?
– Tabi ki, ben Kelebekleri çok severim. İstediğin zaman beni ziyaret edebilirsin.” demiş Atatürk Çiçeği.
Minik Kelebek çok mutlu olmuş. Her gün Atatürk Çiçeğini ziyaret etmeye başlamış.
Atatürk Çiçeği’de her gün ona ormanın hikayelerini anlatırken, var olan tehlikelerden de bahsederek, ormanda gezerken çok dikkatli olmasını öğütlüyormuş.
Minik kelebek ise ona gününü nasıl geçirdiğini anlatırmış.
Günler geçtikçe, Minik Kelebek ve Atatürk Çiçeği çok iyi arkadaş olmuşlar.
Minik Kelebek, Atatürk Çiçeğinin yanında olduğunda kendini hep güvende ve mutlu hissetmiş.
Eskisi gibi ormanın en parlak çiçeğini bulmak için ormanda gezinmek istemiyormuş.
Sonunda Minik Kelebek anlamış ki, gerçek bir dost bulmak, ormandaki en parlak çiçeği bulmaktan daha değerliymiş.
Ve böylece, Minik Kelebek ve Atatürk Çiçeği, ormanda uzun yıllar çok iyi arkadaş olarak yaşamışlar.
Bir yanıt yazın